Ayçiçeği ülkemizde ve dünyada yağlık ve çerezlik olarak iki tip olarak yetiştirilir. Ancak bahçelerde süs bitkisi ve kesme çiçek olarak değerlendirilen tipleri de mevcuttur. Çerezlik olarak insanların tüketimi ve kuş yemi olarak değerlendirilir. Yağlık olmayan tipler ise çerezlik olarak adlandırılır ve tohumları çizgili ve iri, yağlık tiplere göre kalın kabuklu olup, kabuğu çabuk ayrılmaya müsaittir. Bu tiplerden iri olmayanlar ise, kuşyemi olarak değerlendirilmektedir. Bunun yanında yağlık tiplerden daha düşük yağ oranına ve test ağırlığına sahiptir. Yağlık ayçiçeği tipleri ise, genelde siyah renkli, ince kabuklu ve linoleik ve oleik yağ asitleri içeren tiplerdir. Yağlık ayçiçeği taneleri % 38-50 arasında yağ ve % 20 oranında protein içerir.
Ayçiçeği dünyada ve ülkemizde en önemli yağ bitkilerinden biri olup, ülkemizde çoğunlukla yağlık olarak yetiştirilir. Dünya ayçiçeği üretimi son yıllarda 23 milyon ton civarında olup, Türkiye üretimde ve ekim alanlarında ilk on ülke arasında yer almaktadır. Ülkemizde yağlık ayçiçeği üretimi, genelde Trakya-Marmara Bölgesinde yoğunlaşmış iken, çerezlik üretimi ise, çoğunlukla İç ve Doğu Anadolu Bölgesinde, az miktarda diğer bölgelerde de ekimi yapılmaktadır.
Ülkemiz yağlık ayçiçeği ekim alanları son yıllarda iklim koşullarına ve uygulanan fiyat politikalarına bağlı olarak 500-600 bin ha, üretimi de 600-850 bin ton civarında değişmektedir. Ayçiçeği ekim alanları, mekanizasyona en uygun bitki olması ve fazla işgücü gerektirmemesi nedeniyle, değişik yörelerde yıldan yıla artmaktadır. Ayçiçeğinin gen merkezi Kuzey Amerika olup, halen ABD'nin orta kesimlerinde yabani olarak bulunmaktadır. Ayçiçeği ekonomik bir bitki olarak uzun ve değişik bir tarihçeye sahip olmakla birlikte, kesin olarak ilk tarımının yapıldığı yer ve zamanı bilinmemektedir. Yeni dünyada ilk göçlerden önce, Kuzey Amerika Kızılderilileri tarafından boya hammaddesi olarak kullanılmıştır. İspanyol gezginleri tarafından 1850'lerde Kuzey Amerika'dan toplanan ayçiçeği tohumları, ilk önce İspanya'da bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilmiştir. Ayçiçeğinin bir yağ bitkisi olarak ilk olarak Rusya'da üretilmiş ve ardından tüm Avrupa'ya yayılmıştır. II. Dünya savaşından sonra 1945-50li yıllarda, ayçiçeği ülkemize Bulgaristan'dan ülkemize göç eden vatandaşlarımızın getirdiği tohumlar sayesinde girmiş ve tarımı yapılmaya başlanmıştır. Ancak esas üretim ve ekim alanı artışı, 1980li yılardan sonra hibritlerin ülkemize girmesiyle olmuştur. Dünyada ayçiçeği ıslahçılarının geliştirdiği yüksek yağ içerikli ve tane verimli ayçiçeği çeşitleri, ayçiçeğinde üretim artışına yol açmış ve son 20 yılda geliştirilen hibrit ayçiçeği çeşitleri de, üretimin istenilen düzeye gelmesine neden olmuştur.
İKLİM VE TOPRAK İSTEKLERİ
Ayçiçeği, yetişme periyodu boyunca (100 - 150 gün) 2600 - 2850 °C civarında toplam sıcaklık ister. Derin ve kazık kök sistemine sahip olması nedeniyle, kuraklık, tuzluluk ve yaşlılık gibi problemleri olan topraklardaki üretim performansı diğer bitkilerden daha iyidir. Her türlü toprakta yetişmesine rağmen, iyi drenajlı, nötr PH (6,5 - 7,5)'a sahip ve su tutma kapasitesi yüksek toprakları daha fazla sever. Taban suyu yüksek, asitli topraklardan hoşlanmakta olup, tuzluluğa dayanması ortadır. Ayçiçeğinin çimlenmesi için en az toprak sıcaklığı 8-10 °C olmalıdır. Bu nedenle ülkemizde genelde Mart sonu - Mayıs ortası arasında ekimi yapılmaktadır. Ancak Ege, Çukurova ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde Haziran ayında ikinci ürün ekimleri de mevcuttur. Ayçiçeği soğuğa dayanıklı olup, genelde ilk donlardan 4-6 yapraklı devreye kadar zarar görmez. Ancak ısının -4 °C nin altına düşmesiyle oluşan dondan oldukça fazla etkilenir. Bu nedenle ayçiçeğinin erken ekilmesinde çok fazla bir problem olmayıp, erken ekimlerde tane doldurma periyodu daha serin devreye gelmesi nedeniyle, verim önemli ölçüde artmaktadır.
EKİM VE TOHUMLUK
İyi bir tohum yatağı hazırladıktan sonra, ayçiçeğinde pnömatik mibzerlerle (hava akışlı taneyi tek tek bırakan) ekim yapılır. Yapılan araştırmalar sonucunda; sonbaharda soklu pulluk ile sürüm, ilkbaharda kazayağı ve ardından tırmık ile yapılan tohum yatağı hazırlığı en ekonomik toprak işleme yöntemi olarak belirlenmiştir. Yabancı ot ilaçlaması için genelde trifluarin terkipli ilaçlar ile ekim öncesi uygulaması yaygın olup, ancak çıkış öncesi ve sonrası yabancı ot ilaçları da piyasada mevcuttur. Ekim öncesi uygulamadan sonra mutlaka tırmık veya benzeri bir ikinci sınıf toprak işleme aletiyle toprak karıştırılmalı ve ilacın toprağa tam olarak yayılması için, ekim 2 gün sonra yapılmalıdır. Ayrıca yabancı ot mücadelesi için bitkiler 25 - 30 cm. olduğu zaman çapa makinesi ile ara çapası yapılmalı ve sıra üzerindeki yabancı otlar ise, el çapası ile yok edilmelidir. Pıtrak, sarmaşık, hardal, köy göçüren, kaz otu, tarla ayrığı, sirken, papatya, darıcan ayçiçeğinde problem olan önemli yabancı otlardır.
Çiftçiler hibrit seçiminde bir çok kriter göz önüne almalıdır. İlk olarak tohumluğun fiyatı ve verim potansiyeli dikkate alınmalıdır. Çeşit seçiminde bölgedeki araştırma enstitülerinin deneme, ilçe ve il tarım müdürlüklerinin yaptığı demonstrasyon sonuçları ve özel şirketlerin yaptığı verim denemesi sonuçları iyi bir fikir verebilir. Ayrıca çeşidin bölgede problem olan hastalıklara olan dayanıklılığı da, seçimde önemli bir faktördür. Genelde çiftçiler tarlaların hasadından sonra, hemen buğday ekimi için toprak hazırlıklarına başladıkları için, geççi ve çok geççi çeşitleri tercih etmemektedirler. Bu nedenle çeşitlerin erkenciliği de önemlidir. Yöreye uygun verimli hibrit tohumluğun seçimi ve tavsiye edilen yöntemlerin kullanılması karlı bir ayçiçeği üretimi için son derece önemlidir. Ekilecek çeşitlerin yüksek kalitede ve yüksek bir çimlenme yüzdesine sahip olması, saf ve hastalıklardan ve yabancı ot tohumlarından ari olması, üretim risklerini azaltır. Hibrit tohumluk, açık döllenen çeşitlere göre, gerek uniform bitkiler elde edilmesi, gerekse verim açısından belirgin bir üstünlük sağlar. Ayçiçeğinde hibrit tohumluklar yüksek verim potansiyeline sahip, aynı günlerde çiçeklenip, olgunlaşır ve aynı kalitede ürün veririler.
Özellikle iklim koşullarının ayçiçeği için uygun olduğu yıllarda bu fark belirgin olarak ortaya çıkar. Piyasada değişik firmalara ait bir çok yağlık hibrit ayçiçeği çeşidi bulunmakta olup, seçilecek çeşitte, tablanın biraz eğik olması, yani yere doğru bakması, kuş zararını ve güneşten kaynaklanan tabla yanıklığını azaltır. Bu nedenle, bu tip hibrit çeşitler kuş zararının yoğun olarak hissedildiği yerlerde tercih edilmelidir. Tohum iriliği ve test ağırlığı da verim açısından bir diğer önemli faktördür. Bunun yanında hibrit çeşidin kendine döllenmesinin iyi olması, arı ve böceklerin eksik olduğu ortamlarda verimin yüksek olması için mutlaka gereklidir. Ayrıca tohumu satan şirketlerin teknik destek hizmetlerinin yaygın olması, ekim sonrasında ve yetişme periyodu sırasında ortaya çıkabilecek problemlerin çözümünde kolaylık sağlayacaktır. Bir diğer faktör de, çeşidin sap sağlamlığı ve iyi bir kök sistemine sahip olmasıdır. Çünkü sağlam bir sap, rüzgarlardan aşırı düzeyde etkilenmez.
Özellikle yağışlardan sonra esen aşırı rüzgarlar, bitkilerde yatmalara neden olmaktadır. Yurt dışında torbadaki tane sayısı ile satılan hibrit tohumluklar, ülkemizde büyükten küçüğe doğru 1 den 5 kadar (1 en iri, 5 en ince) numaralanmış tohum iriliklerinde satılır. Özellikle uygun olmayan iklim ve toprak koşullarında, çimlenme gücünün biraz daha fazla olmasından başka bir avantaja olmayan iri tohumlukların kullanılması, dekara atılacak tohumluk miktarını arttırdığı için ek bir maliyet gerektirir. Bu nedenle orta irilikte tohum seçmek ekonomik açıdan uygundur. Ancak tohum irilikleri açısından firmalar arasında, tam bir uyum da söz konusu değildir. Bunun yanında tüm hibrit tohumlar mildiyöye karşı ilaçlanmıştır. Yapılan araştırmalar, sıra arası 70 cm. ve sıra üzerinin 30-35 cm. olduğu bir ekim sıklığıyla sağlanan bir dekarda 4500-5000 civarında bir bitki adedinin, en yüksek verimi verdiğini ortaya koymuştur. Dekara atılan tohum miktarı, tohum iriliğine bağlı olarak 400 gr/da civarında değişmektedir. Ayçiçeği topraktan fazla miktarda besin maddesi kaldıran bir bitki olup, bu nedenle üst üste ayçiçeği ekiminden kaçınılmalıdır. Bundan dolayı, kurak alanlarda genelde Buğday-Ayçiçeği ekim nöbeti uygulanır. Sulu alanlarda ise, şeker pancarı, yem bitkileri ve mısır ekim nöbetine girebilir. Yine ülkemizde ikinci ürün olarak buğdaydan veya kışlık ekilen diğer ürünlerden sonra ekimi yapılmaktadır.
GÜBRELEME
Tüm yeşil bitkiler gibi, ayçiçeği de büyüme için en az 16 elemente ihtiyaç duyar. Bunlardan oksijen, hidrojen ve karbon gibi elementleri su ve havadan alır. Azot fosfor ve kükürt herhangi bir iklim bölgesindeki topraklarda eksikliği bulunabilir. Özellikle potasyum, kalsiyum ve magnezyum yüksek yağışlı bölgelerde eksikliği görülebilir. Bunun yanında iz elementlerden demir, manganez, çinko, bakır, molibden, bor ve klor eksikliği fazla olmamakla birlikte bir çok toprakta görülebilir. Optimum verim için ülkemiz koşullarında yapılan araştırmalarda 7-8 kg. saf azot (N), aynı miktarda fosfor ve potasyum yeterli olur.
Ancak sulu koşullarda bu miktarları arttırmak gerekir. Toprak analizi yapılıp tarlanın besin maddesi içeriği belirtildikten sonra gübre uygulamak son derece önemlidir. Fakir topraklarda ise, bu besin maddesi miktarının % 80-100'ünü uygulamak gerekir. Ancak istenilen gübre miktarını vermek arzulanan verimi almak açısından yeterli değildir. Çünkü toprak nemi, yağış gibi iklim faktörleri verimi etkileyen ve gübre ile mutlaka olması gereken faktörlerdir. Besin maddesince fakir topraklarda verilen gübre verimi % 40-60 arasında arttırabilir. Orta besin maddesi kapsamına sahip topraklarda gübre verime % 10-20 oranında etkiler. Ancak zengin topraklarda gübrenin etkisi bazı durumlarda kendini gösterir. Çünkü yüksek verim için gerekli besin maddesi toprakta mevcuttur. Eğer toprakta yeterli miktarda fosfor varsa, 7-8 kg. saf azotu içeren 15-16 kg. üre (% 46 N) veya 25-30 kg. Amonyum Nitrat (%26 N) gübresi serpilerek karıştırılır ve ardından ekim yapılır. Yine sulama yapılacaksa, azotlu gübre miktarının tarladaki mevcut orana göre belli bir miktar arttırılıp ikiye bölünerek, üst gübre olarak çapalamadan önce uygulanması, verimi arttıracak önemli bir uygulamadır. Toprakta yeterli fosfor yoksa, ekimle birlikte mibzerle tohumun 5 cm yanlarına kompoze gübrelerden 20-20-0 dan 25-30 kg/da oranında verilmesi yeterli olur. Ancak gübreleme, gübre deposu olmayan pnömatik mibzerlerde tohum yatağı hazırlama işlemi yapılmadan önce toprağa serpilmesi ve ardından tarlanın işlenip karıştırılması şeklinde de yapılabilir.
Genelde Türkiye toprakları potasyumca zengin olması nedeniyle, bu besin maddesine içeren gübre tavsiye edilmez. Eğer toprakta yeterli potasyum yoksa ve toprak tahlil sonucu bu besin maddesinin eksikliği belirtiliyorsa ayçiçeği topraktan fazla miktarda potasyum kaldırdığından, topraktaki mevcut miktara da bağlı olarak, 50 kg/da oranında 15-15-15 gübresi uygulamak gerekir. Kompoze gübrelerin üzerindeki üç rakam sırasıyla N-P-K yani Azot - Fosfor - Potasyum besin maddelerinin içerdiği yüzde oranlarını göstermektedir. Çiftçiler için önemli olan, tarlaya atılan gübrelerin saf madde olarak miktarlarıdır. Bu nedenle gübre alırken içerdiği saf maddenin fiyatına göre karşılaştırma yaparak, kg saf besin maddesi ucuz olan gübre tercih edilmelidir.
SULAMA
Ayçiçeği bitkisinin su ihtiyacı, yetişme periyodu boyunca yaklaşık 700-800 mm. civarındadır. Bu nedenle yüksek ve arzulanan verimi alabilmek için yağışın az olduğu yıllarda aradaki farkın, sulamaya uygun yerlerde, mutlaka sulama suyuyla verilmesi gerekir. Toprakta bitkilerin su ihtiyaçları toprak tansiyonemetresiyle ölçülür. Ayçiçeğinde en hassas devre, çiçeklenme öncesi tablaların oluşmaya başladığı devre ile süt olum devresi arasıdır. Bu devrede oluşan, suya olan stres, verimde geri gelmeyecek kayıplar ortaya çıkarır. Özellikle ayçiçeği bitkisinin suya duyduğu ihtiyaç, çiçeklenme zamanında en üst seviyeye çıkar. Bundan dolayı bu devrelerde yağış yoksa, yüksek verim için ayçiçeği mutlaka sulanmalıdır.
Eğer sulama yapılacaksa, bitkiler 45-50 cm. boyunda bir sulama, tabla teşekkül ettiği devrede süt ve olum devresinde yapılacak olan birer sulama ile toplam üç defa su verilmesi verimi % 100 oranında arttırır. Eğer iki sulama yapılacaksa, biri çiçeklenme öncesinde, diğeri de çiçeklenme sonrasında yapılmalıdır. Eğer tek sulama yapılacaksa yağışa da bağlı olarak çiçeklenme başladığında yapılmalıdır. Özellikle sulanan alanlarda dekara atılan bitki sayısını ve verilecek gübre miktarını bir miktarı arttırmak verim artışı için gerekli diğer faktörlerdir.
HASTALIK VE ZARARLILARI
Ayçiçeğinin ülkemizde en önemli zararlısı orobanş parazitidir. Ancak bu parazite dayanıklı hibritler piyasada mevcuttur. Bunun yanında ülkemizde bazı yıllarda ve bölgelerde problem olan diğer hastalıklar ise, ayçiçeği mildiyösü, sap, kök ve tabla çürüklükleridir. Yazı yağmurlu geçen yıllarda, tabla çürüklükleri (Rhizopus, Botrytis) yoğun olarak görülmektedir. Ayçiçeğinin en önemli problemlerinden olan ayçiçeği mildiyösüne karşı ise, hibrit tohumlar Metalaxyl ile ilaçlı olup, hastalık %100 oranında kontrol edilmektedir.
Ancak özellikle sulu alanlarda ortaya çıkan Sclerotinia kök ve sap çürüklüğüne karşı dayanıklı çeşit olmayıp, hastalığı yüksek etkin biçimde kontrol eden ilaçlı mücadelesi de yoktur. Ülkemizde ekonomik zarar eşiğini aşan ayçiçeği zararlıları şu an için mevcut değildir.
HASAT VE DEPOLAMA
Normal olarak ülkemizde, eğer iklim koşulları uygun olursa, kurak şartlarda normal verimli bir toprakta 250-300 kg/da civarında bir tane verimi alınabilir. Sulu şartlarda ise, toprak verimliliğine ve sulama sayısına bağlı olarak tane verimi, 350-500 kg/da arasında değişir.
Ayçiçeği tablasının arkası ve tabla kenarındaki brakte yapraklarının % 50'si kahverengi renge dönüştüğünde, bitkiler hemen hemen çiçeklenmeden 1 1,5 ay sonra tane nemi % 35'e ulaştığı zaman fizyolojik olgunluğa erişmiş olur. Ancak hasadın yapılabilmesi için tablanın, gövdenin ve yaprakların tamamen kahverengi renge dönüşmüş olması ve tanedeki nem oranının % 9-10'a düşmesi gereklidir. Çünkü ayçiçeği yağlı tohuma sahip olduğu için yüksek nemde depolandığında, taneler kısa zamanda kızışır ve bozulur. Bu nedenle hasatta tane neminin % 10'un altında olması son derece önemlidir.
Fizyolojik Olgunluk Dönemi
Buğday hasadında kullanılan biçerdöverler tabla değişiklikleriyle ayçiçeği hasadına uygun hale getirilebilir. Birinci aşamada tablayı sıra hasadına uygun hale getirmek gerekir. Bu ekipmanlar sadece tablayı hasat edip, sapını bırakacak şekilde ayarlanır. % 3 civarında hasat kaybı normal sayılır. Eğer gereğinden fazla hızlı giden biçerdöverler, hasat sırasında tane kaybına % 15-20 civarında bir kayba sebep olabilir.
Zamanında yapılmayan hasat özellikle bazı çeşitlerde tane dökmeye sebep olacağından, ayçiçeği hasadı fazla geciktirilmemelidir. Ülkemizde Nisan başı, Mayıs ortasında ekilen ayçiçeği genelde Ağustos sonu ve Eylül ayında hasat edilir. Ortalama olarak 120-130 günlük bir yetişme periyodu ister. Bu periyodun uzunluğu yaz dönemindeki sıcaklığa, yağışı ve nem oranına ve toprak besin maddesi kapsamına bağlıdır. Uygun bir depolama için tane nemi 10 altında ve taneleri temiz olmalıdır. % 8'in altında ve tane neminde depolanan tohumlarda hastalık ve zararlı faaliyeti devam edememekte, tane zararlılarının çoğalması ve zararı önlenmektedir. Hasat sonrası % 11-12 civarında depolanan taneler ise sık sık havalandırılmalı, taneler serin tutulmalı, kızışma önlenmelidir. Fazla miktarda tane çiçekleri ve yaprak ve sap kırıntıları içinde bulundurulan ambarlar yağ kalitesini düşürmektedir.