İnönü Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Battalgazi Meslek Yüksek Okulu ve Malatya Ziraat Mühendisleri Odası'nın ortaklaşa düzenlediği "Türkiye'de Tarımsal Eğitim ve Öğretimin 171. Yıldönümü" kutlamaları İnönü Üniversitesi Turgut Özal Kongre ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştirildi.
Turgut Özal Kongre ve Kültür Merkezi'ndeki programa Malatya Valisi Sayın Mustafa TOPRAK, İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet KIZILAY, TAGEM Genel Müdürümüz Dr. Nevzat BİRİŞİK, TAGEM Daire Başkanlarımız Ramazan BÜLBÜL ve Gökhan KIZILCI, Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nihat TURSUN, Kayısı Araştırma Enstitüsü Müdürümüz Abdullah ERDOĞAN, Battalgazi MYO Müdürü ve Ziraat Mühendisleri Malatya Şube Başkanı Doç. Dr. Orhan GÜNDÜZ, Malatya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdür Vekili Zülküf YILDIRIMOĞLU, öğretim üyeleri, sivil toplum kuruluşlarının başkanları, Enstitümüz araştırmacıları, öğrenciler ve kalabalık bir davetli topluluğu katıldı.
Saygı duruşu, İstiklâl Marşı'nın okunması ve 15 Temmuz darbe girişimini anlatan sinevizyon gösteriminin ardından program protokol konuşmalarıyla devam etti.
Ziraat Mühendisleri Odası Malatya Şube Başkanı ve Battalgazi MYO Müdürü Sayın Doç. Dr. Orhan GÜNDÜZ tarımın Türk toplumu için önemli olduğunu ifade ederek, "Milli Tarım projesini çok önemsemekteyiz. Bu tarımın paydaşlarını heyecanlandıran bir projedir. Devletimizin milli tarım politikası bizleri heyecanlandırmıştır. Çünkü bir an önce ithal ürün sıkıntısından kurtulmak ve milli üretime dayalı proje ve çalışmalarla tarıma yön vermeyi değerli buluyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız "Tarım ovalarımızı SİT alanı ilan ediyoruz. Bundan sonra tarım ovalarına bir çivi dahi çakılmasına müsaade etmeyeceğiz" ifadelerini kullanmıştır. Milli Tarım Projesinin içerisinde tarımsal ovaların SİT alanı ilan edilmesi var. Bu istikamet biz tarımın paydaşlarını mutlu etmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımıza bir kez daha teşekkür ediyorum. Biz bu söylemlerden şunu anlıyoruz ki; alternatifleri mevcut iken tarım arazileri kentleşme amacıyla imara açılmayacak. Alternatifleri mevcut iken, birinci sınıf tarım arazilerinin ortasından çevre yolu geçirilmeyecek. Biz yine şunu anlıyoruz ki tarım arazilerinin üzerine kampüsler, okul binaları, çeşitli yapılar kurarak arazilerimizi heba etmeyeceğiz. Devlet, bu konuda bize artık bir istikamet çizdi." dedi.
Daha sonra kürsüye gelen İnönü Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Sayın Prof. Dr. Nihat TURSUN, Türkiye'de geçmişe bakıldığında tarım alanında en az on kat artış gözlendiğini dile getirerek, "Ülkemizde yaklaşık kırk Ziraat Fakültesi bulunmaktadır. Buradan mezun öğrencilerin istihdam sorunun olmaması gerekir. Üretim ve verim artışı konusu ve sürdürülebilir olması önemlidir. İlimiz, bölgemiz ve ülkemize hizmet vermek için elimizden gelen tüm gayreti sarf etmekteyiz. Malatya tarım açısından önemli bir konuma sahiptir." dedi.
Türkiye'nin tarım açısından önemli bir ülke olduğunu vurgulayan İnönü Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Ahmet KIZILAY ise, "Ülkemiz nüfusunun dörtte biri kırsal kesimde yaşamaktadır. İstihdam açısından tarım ve tarım üreticiliği çok önemli bir alan oluşturmaktadır. Bizim 2023 hedefimiz şu anda çok önemli bir hedeftir. Bu doğrultuda tarımsal üretimin yüz elli milyar dolar olmasını hedeflenmektedir. Bu ancak güçlü tarımsal üretim, güçlü tarımsal destek sonuçlarıyla elde edilebilir. Bunun sonucunda tarımsal üretimde iyi olacak, tarımsal istihdamda hedefine ulaşacaktır. 2023'te ihracatta ise tarım ürünlerinden gelen gelirin otuz milyar dolara çıkarılması hedeflenmektedir. Tüm bu hedeflere ulaşmada bilgi, teknoloji ve nitelikli insan gücü son derece önemlidir. Bu düşünceler doğrultusunda bizlerde Ziraat Fakültemizi bilimin merkezi haline getirmeyi amaçlamaktayız. Fakültemizde 13 hocamız, 20 araştırma görevlimiz, 40 yüksek lisans ve doktora öğrencimiz bulunmaktadır. İnşallah birkaç ay içerisinde yeni yapmış olduğumuz Ziraat Fakültesi binasına geçiş yapacağız. Son derece modern ve teknik donanımlı binada nitelikli laboratuvarlar olacaktır. Tarımla uğraşan tüm çiftçilerimizi ve tarımla uğraşan emektarlarımızın bayramını kutluyorum" dedi.
Bazı güçlerin Türkiye'nin üreten değil, tüketen bir ülke olmasını istediklerini dile getirerek konuşmasına başlayan Malatya Valimiz Sayın Mustafa TOPRAK, "Biz bir taraftan tarımsal üretimimizi büyütürken, bir taraftan da tarımsal sanayimizin katma değeri yüksek üretim yapan içeriğe kavuşturmalıyız. Bu anlamda, tarımsal eğitimin niteliği ve kurumsal kültürü büyük önem taşıyor. Tarım konusunda son yıllarda ciddi aşamalar kaydettik. Tarım ürünlerinin katma değer ile bütünleştirilmesiyle çiftçi ve üreticimizin kazançlarında önemli artış sağlanmaktadır. Ancak esas olan o gücü elde tutacak üretimi sürdürülebilir kılmaktır. Amaç, üretimi kaliteli kılmak ve daha az alanda büyük üretim gücü yakalayabilmektir. Tarımsal üretimin artırılmasında, tarımın geliştirilmesinde büyük emeği olan akademik camiaya ve diğer ilgili ve yetkililere teşekkür ediyorum" dedi.
Konuşmaların ardından, İnönü Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi öğrencileri tarafından müzik dinletisi sunuldu.
Son olarak "Tarım – Eğitim ve Bilim İlişkisi" konulu sunumunu yapmak üzere kürsüye gelen Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar (TAGEM) Genel Müdürü Sayın Dr. Nevzat BİRİŞİK, Türkiye'nin dünya tarımsal üretim liginde güçlü bir yeri olduğunu, ancak bazı alanlarda yapılacak yeni düzenlemelerle çok daha iyi bir noktaya gelebileceğini söyledi. BİRİŞİK, "Tarım bir sosyo-ekonomik faaliyettir. Gıda, giyinme, barınma ihtiyacımızın karşılanması için yürütülen faaliyetlerin tamamıdır. Tarım ve hayvancılık birbirinden ayrılmaz, tam tersine birbirini bütünleyen faaliyetlerdir. Avcılık da buna dahildir. Balık avcılığı da bunun bir parçasıdır. Sadece bir üretim faaliyeti değil, bir yaşam şekli ve bir kültürdür. Tarım, insanlık tarihi kadar eskidir ve insanlık serüvenimizin çok önemli bir parçasıdır.
Tarım, ilk defa 'Bereketli Hilal' olarak adlandırılan Fırat – Dicle ve Nil Havzası'nda başlamıştır. İnsanlık hep buradan şekillendi. Dinler de buradan çıktı, medeniyetler de burada inşa edildi. Biz de bu kadim geleneğin olgunlaştığı toprakların bir parçasıyız. Tarım ile medeniyet arasında doğrusal bir ilişki vardır. 13 bin yıllık yazılı tarih, bunu doğrulamaktadır. Tarım gittiği her yere medeniyet götürmüştür. Medeniyet tarımın varlığından hayat bulmuştur. Akdeniz Havzası'ndaki medeniyet de tarımla hayat bulmuştur, Afrika'daki, Çin'deki medeniyet de tarımsal üretimin üzerine inşa edilmiştir. Amerika'da böyledir. Aztekler, Mayalar tarımsal faaliyet ile medeniyet üretti. Hindistan'da da bu böyledir.
Bunun basit bazı nedenleri var: Çünkü insanoğlu yaşayabilmek için gıdaya muhtaçtır. Nerde gıda varsa ve nerde gıda üretebilecekse oradadır insan. Tarımla birlikte ilk kez mülkiyet duygusu gelişti. Avlayarak toplayarak yaptığınız şey bir kolektif faaliyettir. Ama ekip biçmeye başladığınızda, yaşam anlayışınız ve felsefeniz değişiyor, bu da zamanla medeniyet anlayışınızı değiştiriyor. İnsan yerleşik hayata geçip, sahiplenme olgusu gelişince, zaman içerisinde diğer canlılardan ve doğanın bir kısmından kopmaya başlıyor. Bugün yer küredeki en yaygın canlı türü insandır. Kutuplarda da varız, ekvatorda da varız. Bu, bir yandan, insanoğlunun tarım yapabilme kabiliyetinden kaynaklanırken, diğer yandan tarımın gücünü ve hayati önemini göstermektedir. Türkiye, 60 milyar dolarlık tarımsal ekonomisi ile Avrupa ve Ortadoğu'nun 1'inci, dünyanın 7'nci büyük tarım ekonomisidir. Güncel verilerle, 140 milyon tonluk tarım üretimi, 16 milyar 800 milyon dolarlık tarımsal ihracatı vardır. Türkiye'de gıda güvenliğini bozucu en önemli konu; yüksek gümrük tarifeleri ve iklim riskleri olarak gösterilmektedir. Türkiye'nin en iyi olduğu başlıklar ise gıda varlığı, kalitesi ve güvenilirliğidir. Türkiye kendi bölgesinde kendi ayakları üzerinde durup, bir güç merkezi olacak mı, bir smart power olacak mıdır? Olabilir. Çünkü tarım potansiyelimiz ve tarımsal kültür ve geleneğimiz bu gücümüz olduğunu gösteriyor.
100 yıllık üretim doğa üzerinde, doğal kaynaklarda, çevre üzerinde o kadar büyük baskı yarattı ki, tehlike çanları çalmaya başladı. Dünyada 5 milyar hektar tarımsal arazi var. Yüzde 80'ini kullanıyoruz, yüzde 20'sini kullanamıyoruz. Ama bunun büyük bölümü mera veya çayır. Fiilen ekip biçtiğimiz tarımsal alan 1,5 milyar hektardır. Kişi başına düşen tarım arazisini hesapladığımızda, bundan çok değil, 50 yıl önce kişi başına düşen tarım arazisi 4 dönüm iken, bugün 2 dönüme düşmüştür. Doğal kaynaklar üzerindeki aşırı baskıların yarattığı bu durum, dünya için tarımsal tehlike çanlarının çaldığını göstermektedir" dedi.
Malatya'nın büyük bir potansiyele sahip olmasına karşın Türkiye'de ilk 10'a giremediğini belirten Sayın BİRİŞİK "Orta öğretim düzeyinde, lisans ve yüksek lisans düzeyinde eğitim verebilen eğitim kurumlarına sahip olmasına ve tarımsal çeşitlilik, potansiyel bakımından her türlü tarımsal faaliyete uygun zenginliklere sahip olmasına rağmen Malatya'nın tarımsal üretimde Türkiye'de ilk 10'da olmaması üzücü ve düşündürücüdür" dedi.
Programın sonunda günün anısına plaket takdimi yapıldı. Daha sonra Ziraat Mühendisliği mesleğinde 35. yılını dolduran Nizamettin OPANOĞLU, İzzet BERKTAŞ, Gökmen YÜCEL ve Mehmet ÇIRAK'a, Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nihat TURSUN ve Battalgazi MYO Müdürü Doç. Dr. Orhan GÜNDÜZ tarafından plaket sunuldu.